11 Ağustos 2019 Pazar

Türkiye'de yaşayan japonlar

Bizler japonya'da yaşamak için fırsat kollarken neden bu Japonlar Türkiye'de yaşıyor diye düşündünüz mü hiç?.
Açıkcası ben düşündüm ve zamanla onları tanıdıkça cevabını buldum diyebilirim.
Japonların yaşam tarzları bizim yaşam tarzımıza kıyasla oldukça mekaniktir.

Herşey plan ve proğram dahiline ilerliyor.
Mesela bizdeki gibi yuvarlak zaman dilimleri yoktur.
Arkadaşımız arayıpta 5 dakikaya ordayım dediğinde biliriz ki bu en az 10 dakikadır J 
hepimize göre zaman algısı farklılık gösterir
J
Ama bir Japon size 5 değil 10 da değil 7 dakika sonra oradayım dediğinde mutlaka orda olur.

Bir nevi prensip meselesi J

Hayatın akışı kurallar düzen ve nizamdan ibarettir.

Ben Japonları genel olarak askere benzetirim.
Askere giden Türk arkadaşlar iyi bilirki disiplin , düzen ve nizam olayını askeri hayatlarında fazlasıyla yaşayıp tecrübe etmişlerdir.
Ancak bu Japonyada günlük hayatın bir parçasıdır.
Akıllarına aykırı bir şey gelmez. Kural kuraldır.
En küçük olayla örnekleyecek olursam konuyu şöyle açıklayabilirim.
Yaya geçidi ve trafik ışıklarının olduğu bir yolda eğer yoldan geçen bir araç yok ise biz ne yaparız ? yeşil ışığın yanmasını beklemeden geçeriz üstelik bu yaya yolu ve lambalar 10 adımlık bir ara sokağa konmuş ise hiç ciddiye bile almayız hatta yok sayarız.
Japonya'da yol boyunca mağaza , dükkan bakınarak gezerken yürüdüğüm yol , ara sokaklarada çıkıyordu ve hepsinde trafik ışığı vardı.



Önce duraksadım çünkü komik geldi en fazla 5-6 adımda geçilebilecek mesafelerdi.
Sonra kendime dedimki olsun sen onların ülkesindesin kurallara uy ve yoldan geçen herhangi bir araç , hatta bisikletli bile olmasada bende Japonlar gibi yeşil ışığın yanmasını bekleyip yeşil ışıkta geçtim.
Ama sonrasında baktım ki bu ara sokaklar bitmediği gibi her sokakta trafik  ışıkları var ayrıca  geçen bir araç da yok. Bende Türk usulü ışıklara aldırmadan güzelce geçtim.

Başka yayalar ise güzelce  bekliyordu ışığın kendilerine yanmasını.
Olsun ben yinede geçtim çünkü beklemek bana göre saçmaydı.
Sonra zamanla anladım ki Japonların çoğu (çok nadir olanlar hariç) bu 5-10 adımlık yaya yolunu ışıkları yok sayarak geçme ihtimallarini bile düşünmüyorlar.
Aslında biliyorlar bu çok basit bişey , onlarda yapabilirler ama yapmıyorlar.
Toplum onları birlikte hareket etmeye sürüklemiş vs.. 

Oysa , ben trafik ışıklarını görmezden gelip yolu geçerken , yeşilin yanmasını kendine prensip edinmiş disiplinli  Japon , bir gün bir gezi planlar ve Türkiye'ye gelir.

Etrafına bakıp o da gözlemler ve her şeyin bir rahat yolunu bulduğumuzu , kendimize göre uyarlama yapabildiğimizi görünce kendilerinin ne kadarda can sıkıcı disiplinli bir hayata hapsolduklarını görüp üzerine bir gevşeme , rahatlık gelir ve tabiri yerindeyse O da  “ Takılır ” bizim gibi..

Kendilerini baskıdan uzak ve rahat hisseder ve görür ki bu şekilde'de hayat devam ediyor sorun olmuyor.

Oluyorsa'da başkasına bir zararı yok…
Sonra bizleri kendileriyle kıyaslayınca öz güven tavan yapmış , gülümseyen , yardım eden , yerli yersiz merakını gideren ama zararsız iyi niyetli olduğumuzu anladığı anda Japonya'da ki hayatının anlamsız olduğunu aslında özlediği şeyin tam da bu olduğunu anlar ve Özelliklede ruhlarına hitap ediyorsa Türk'lerin bu yaşam tarzı Türkiye'de yaşama planları başlar. 


Japonya'da dilim ile yediği karpuzu ,  Türkiye'de en lezzetisinden patlayana kadar yeme keyfine varır.
Japonya'da pahalı olduğu için genellikle hediye olarak alınan kavunu , Türkiye'de en kokulusundan pazardan aldığı 4 kavunla eve dönmenin mutluluğunu yaşar ve iş hayatına gelince hiçte Japonya'da ki gibi “ Kibishi ” olmadığını görür. Velhasıl hayat Türk'lere güzel diyerek burada bir hayat kurar.

Ve zamanla her ne hissediyorsa özgürce kendini ifade etmenin mutluğunu yaşar

 Japonya'nın neresi olduğunu anlatmak zorunda'da kalmaz çünkü zaten Barış Manço yıllar önce Türklere öğretmişti Japonya'yı ve Japonları.Türk televizyon kanallarında gezerken aniden ses duyar birisi  Japonca konuşuyor ve anlar ki Japonya'da sıradan bir kişi olan bu şahıs Tükiye'de klima reklamıyla çoktan ünlü olmuş:)
Ve daha saymakla bitmeyen onlarca sebebi vardır artık Türkiye'yi ve Türk'leri sevmek için.


Peki ya biz ne olacağız “ Biz Japonları seviyoruz , o zaman onlarda bizi seviyordur ” diyerek yola düştüğümüzde aslında bir çoğunun bizleri tanımadığını belki ilk kez Türk kelimesini duyduklarını anlayıp , daha zorlu şartlarda yolumuza Japonya'da devam edebilme ihtimaliyle birlikte bir tür seyehat , tatil tadında bırakıp dönmekte mümkündür.

Yani şartlar , imkanlar aynı değil , durum tam tersi olsaydı yani bizler Japonya'ya gittiğimizde son derece güler yüzlü , bizleri tanıyan bilen ve kucaklayan bir millet ile karşılaşsaydık elbette bizim içinde Japonya'da yaşama kararı bir Japon'un Türkiye'de yaşama kararı kadar kolay olurdu.

Açıkcası bu durum hoşuma gitmiyor ama onlara da hak veriyorum.

Çünkü Yüzyıllar önce özellikle de denizcilik faaliyetleri ile ülkeye gelen Portekizli  gemicilerin ticaret ile birlikte kültür ve din alışverişi yaparak bir nevi Japonlar üzerinde misyonerlik çalışmaları yapmaları sebebiyle bu durumun ülkede sorun olacağını görüp  karşı çıkan ve  Yüzyıllar boyunca kapılarını tüm dünya'ya kapatmış bir imparatorluktan bahsediyoruz. Bu sebeple bizler gibi bir coğrafya'da yaşamayan , kapılarını uzun yıllar kapatan bir kültürden bahsettiğimizde bizler gibi hemen kucak açmalarını beklemek yanıltıcı olur.
Yine de son yıllarda Japonya'da yabancı sayısı oldukça arttı , farklı kültürlerle etkileşime sıcak bakmaya başladılar. Mesela Japonya ile Türkiye arasında dostluğun başlangıcı olan Ertuğrul fırkateyni konulu sinema filmlerinin yanı sıra okulda ders kitaplarında da Türkiye yer almaya başladı.
Bunlar hoş güzel gelişmeler diye düşünüyorum.

Yazar : Cemaynur Şahin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Duygularını bizimle paylaşmak ister misin

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz